25 Haziran 2016 Cumartesi

Dost Kitabevi Yayınları H.P. Lovecraft Toplu Eserleri 3 - Duvarların İçindeki Sıçanlar Çeviri Eleştirisi

Duvarların İçindeki Sıçanlar
Cthulhu Mitosunun yaratıcısı Amerikalı yazar Howard Phillips Lovecraft eserlerinde korku ve bilim kurguyu birleştiren ilk yazardır. Kendi deyimiyle garip kurgu tarzında hikâyeler yazmaktadır. Aynı zamanda yaratıcısı olduğu Kozmik akımının ve Gotik akımının izleri eserlerinde görülebilmektedir. İncelenecek eser Dost kitabevi yayınlarından çıkan H.P Lovecraft Toplu Eserleri 3 isimli kitapta geçen Duvarların İçindeki Sıçanlar hikâyesi olacaktır. Birinci baskısı Mart 2004, Ankara’dır. Kaynak Metin derleme olarak Augusth Derleth tarafından 1963, 1964, 1965 yıllarında The Call of Cthulhu and Other Weird Stories (Omnibus Edition) ismiyle basılmıştır. Eserleri Türkçeye çeviren çevirmen Hasan Fehmi Nemlidir. Kendisi ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünü bitirmiş ve 15 sene kadar üretim mühendisliği yapmıştır. “Şimdiye dek Rousseau, Voltaire, E.A. Poe, E. Abbott Abbott, C.H. Hinton, A. Machen, Lord Dunsany, Richard Burton'dan yaptığı çeviriler yayımlandı” (İmge Yayınevi). Bu eserin çevirisini incelerken, çevirmenin çeviri öncesi süreçte yaşadığı düşünülen çevirinin kaynak mı yoksa erek kutba mı daha yakın olması gerektiği dolayısıyla bu sebepten ötürü yaşadığı eşdeğerlilik arayışı ele alınacaktır. Daha sonra bu kaygıyla ortaya çıkan dipnotlar ile bu çeviri eser ile çevirmenin görünürlüğü ele alınacaktır. Yine dipnotlarla bağlantılı olarak neden böyle bir yöntem seçildiğini ve bunun amacını sorgulanacak ve eleştiri sonlandırılacaktır. Bu süreçte çeviri metnini eleştirilirken Gideon Toury’nin Önsel Norm, Çeviri Süreci Normları, Matriks Normları ile eleştirilen noktalar desteklenecektir.
Öncelikle çevirmenin artalanını ele alındığı zaman kendisinin lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Kimya Mühendisliği bölümünde aldığını görülmektedir. Kendisinin bir çevirmenlik eğitimi almadığı söylenebilir. Lakin çevirdiği yazarlara baktığımız zaman kendisinin bu çevirdiği metin türlerine ilgisi olduğunu ve bu alanda çeviri yapmaya ilgisi olduğu söylenebilir. Kendisi Rousseau, Voltaire, E.A. Poe, E. Abbott Abbott, C.H Hinton, A. Machen, Lord Dunsany, Richard Burton’dan çeviriler yapmıştır. Çevirmenlik eğitimi almamış olmamasına rağmen bu tür metinlere ilgisi olduğu için erek kitlesinin kendisinden olan beklentilere hâkim olduğu dolayısıyla çevirisini yer yer kaynak kutup odaklı yer yer ise erek kutup odaklı yapmaya çalıştığı gözlemlenmiştir. Örnekleri incelediğimiz zaman çevirmenin cümle yapılarına sadık kalmaya çalıştığı ve kaynak kutba yaklaştığı kısımlar gözlemlenebilmektedir.
Örnek 1.
“Exham Priory itself I saw without emotion, a jumble of tottering mediaeval ruins covered with lichens and honeycombed with rooks’ nests, perched perilously upon a precipice, and denuded of floors or other interior features save the stone walls of the separate towers.”
Exham Manastırı'nın kendisini de gördüm, ancak hiç heyecanlanmadım: Bir uçurumun tepesine tehlikeli bir şekilde tünemiş, kuleleri arasındaki taş duvarlar dışında zemin ve iç bölmelerden yoksun, likenlerle kaplanmış, karga yuvalarıyla delik deşik, ortaçağdan kalma yıkıldı yıkılacak bir harabe.

Yukarıdaki örnekte görülebileceği üzere çevirmen Newmark’ın yaptığı sıralama göz önünde bulundurulduğu zaman elinden geldiğince sözcüğü sözcüğüne çeviri yapmaya çalışıyor ve dolayısıyla ortaya söz dizimsel bir çeviri çıkıyor (Yazıcı s.98).  Bu sebeple ortaya anlamsal bir çeviri ortaya çıkıyor. Yani “... ‘anlamsal çeviri’, erek dilin elverdiği ölçüde kaynak metnin sözdizimsel ve anlamsal yapısına sadık kalarak özgün metnin bağlamsal anlamını yakalamaktır” (Yazıcı s.99). Yine çevirmen erek dilin kendisine sunduğu imkânlarla sınırlı olarak kaynak metnin bir eşdeğerini yaratmaya çalışıyor. Çevirmenin böyle bir yol izlemesinin sebebi aslında okuyucularının beklentisinin bu olduğunu düşünmesi olabilir fakat bu konuya yazının ilerleyen bölümlerinde daha detaylı şekilde yer verilecektir.

 Örnek 2
I was much less disturbed by the vaguer tales of wails and howlings in the barren, windswept valley beneath the limestone cliff; of the graveyard stenches after the spring rains; of the floundering, squealing white thing on which Sir John Clave’s horse had trod one night in a lonely field; and of the servant who had gone mad at what he saw in the priory in the full light of day.
Kireçtaşı uçurumun dibindeki, rüzgârlara açık, kıraç vadiden duyulan inleme ve ulumalarla, bahar yağmurlarından sonra mezarlıklardan yükselen kokularla, Sir John Clave'ın atının bir gece ıssız bir tarlada çiğnediği çam urların içinde debelenen, ciyaklayan beyaz şeyle ve manastırda güpegündüz gördüğü bir şey yüzünden aklını kaçıran hizmetkârla ilgili anlamı daha da bulanık öykülerden ise daha az rahatsızlık duydum.

Örnek 3
He came to me in my study, a lofty west room on the second storey, with hroined arches, black oak panelling, and a triple Gothic window overlooking the limestone cliff and desolate valley; and even as he spoke I saw the jetty form of Nigger-Man creeping along the west wall and scratching at the new panels which overlaid the ancient stone.
Hizmetkâr, kemerleri tavanın ortasında birleşen, duvarları kara meşeyle kaplı, kireçtaşı uçurumla ıssız vadiye bakan üç Gotik penceresi olan ikinci katta batı yönündeki kocaman bir oda olan çalışma odama geldi ve daha o konuşurken bile, batı duvarı boyunca sürünen, eski duvarların üzerindeki yeni panodan tırmalayan Nigger-Man'in kapkara şeklini gördüm.

 Örnek 4
They must know it was the rats; the slithering scurrying rats whose scampering will never let me sleep; the daemon rats that race behind the padding in this room and beckon me down to greater horrors than I have ever known; the rats they can never hear; the rats, the rats in the walls.
Bunu delicesine seğirten sıçanların, koşuşturmaları beni asla uyutmayan sıçanların, bu duvarların yumuşak kaplamalarının gerisinde bir yarış tutturan ve beni bildiğim tüm dehşetli şeylerden daha büyük dehşetlere çağıran sıçanların, onların hiçbir zaman duyamayacakları sıçanların, sıçanların, şu duvarların içindeki sıçanların yapmış olduğunu bilmeleri gerekir.

Örnek 2, 3, 4 üzerinde görülebileceği üzerinde farklı çeviri kararları alabilecekken çevirmen koruması gerektiğini düşündüğü kaynak metin yapısını aynı şekilde erek metne aktarmaya çalıştığı görülüyor. Bu aktarım süresince sadece cümle yapıları aynı şekilde aktarılıyor fakat içerik erek dizgenin el verdiği sürece aktarılabiliyor. Yani aslında tam olarak kaynak kutuplu bir çeviri demek mümkün değil çünkü bunu Gideon Toury’nin önsel norm çalışmasında “... hiçbir çevirinin baştan aşağı erek odaklı ya da kaynak odaklı olduğu düşünülemez” şeklinde görmek mümkün (Yazıcı s.134). Çevirmen çeviri süreci boyunca yer yer kaynak kutba yakınlaşıyor yine yer yer gerek dipnotlarla olsun gerekse çeviri kararları olsun erek kutba yaklaşıyor.
İkinci olarak üzerinde durulacak konu ise çevirmenin tercih ettiği dipnot stratejisi ve çevirmenin görünürlüğü. 25 sayfalık çeviri eserde kullanılan dipnot sayısı 27 olduğunu görüyoruz. Çevirmen yoğun bir şekilde dipnot kullanmayı tercih etmiş. Bu sayede okuyucuya bu eserin bir çeviri eser olduğu sık sık hatırlatılıyor ve belki de okuyan kitle bunu dikkate alarak farklı bir algılama ve bakış açısıyla üretilen bu çeviri metnini tüketiyor. Çevirmenin dipnot olarak kendisini görünür kılmasını ve verdiği dipnotların içerikleri incelendiği zaman yine yazının daha önceki kısımlarında bahsedildiği gibi kendisinin buna benzer metin türlerine olan ilgisi ve dolayısıyla erek okuyucunun beklentilerine hâkim olması sebebiyle böyle bir stratejiye başvurduğu ve ortaya işlevsel ve başarılı bir iş çıkmış denebilir. “Çeviri ve çeviribilim tarihine dönüp bakıldığında çevirmenin çeviri karşısında genellikle arka plana itildiği görülmektedir” (Doğru, 2016) Doğru’nun bahsettiği olgunun tam tersine çevirmenin bu dipnotlarındaki ilettiği mesaja bakıldığı zaman kendisini bir çevirmen olarak ön plana çıkarmayı amaçladığı değil sadece erek kitlesini düşünerek onların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla böyle bir stratejiye başvurduğunu söyleyebiliriz. İthaki yayınlarının 2000 yılında Cthulhu’nun Çağrısı adıyla yayınladığı ve içerisinde Duvarlardaki Fareler olarak geçen esere bakıldığı zaman çevirmenin dipnot kullanmadığı görülüyor. İthaki yayınlarından çıkan eserin çevirmeni kendisini ön plana çıkarmayı düşünmemiş ve metin içerisindeki öğeleri okuyucuların kendisinin keşfetmesi gerektiğini düşünmüştür. Fakat Hasan Fehmi Nemli kendisini görünür kılarak böyle bir yol takip etmemiştir. Aşağıdaki örneklerde bu çerçevede çevirmenin neden bu yönteme başvurduğu incelenecektir.
Örnek 1— Birinci James
1) Birinci James: İngiltere ve İskoçya kralı (1603-1625 ve 1576-1625). (ç.n.)

Örnek 2—Romanesk
3) Romanesk: Avrupa'nın on birinci ve on ikinci yüzyıllardaki mimarisi. (ç.n.)

Örnek 3— Druid
4) Druidler, Galya, Britanya ve İrlanda'nın Keltleri arasında dinsel bir rütbe idi. (ç.n.)

Örnek 4— Kelt
5) Metinde 'Cymric'. Cymru, Galler ülkesi insanları için kullanılan yerel terim. Cymric terimi, Keltlerin güneyde yaşayan kolunu, kuzeyde yaşayan Gallilerden ayırt etmek için kullanılmaktaydı. (ç.n.)

 Örnek 5— Paris Yeşili
14) Arsenik trioksit ve bakır asetattan hazırlanan böcek öldürücü bir toz. (ç.n.)

Örnek 1, 2, 3, 4, 5’e bakıldığı zaman çevirmenin metin içerisinde geçen ifade ve bilgilere açıklık getirmek istediği ve okuru bunlar hakkında bilgilendirmek istediği göze çarpıyor. Çünkü İthaki yayınlarından çıkan esere bakıldığı zaman bu tür bilgilerin dipnot vasıtasıyla okurlara açıklanmadığı görülüyor. Bu akla çevirmenin yükümlülükleri arasına girip girmeyeceğini getirebilir. Fakat bu farklı bir yazının konusu olarak ele alınabilir. Çevirmenin burada okuyucunun beklentilerine hâkim olarak erek kültüre uzak olan bu kaynak kültürün öğelerinin dipnot vasıtasıyla okura aktarılmasının okuyucu açısından metnin daha kavranmasını ve işlevsel olarak okunması için böylesine bir yönteme başvurduğu düşünülebilir. “Matriks normlarda çevirmen metni ne şekilde bölümlendireceğine karar verir. Nerelerde ekleme, kısaltma, atlama yapacağı türünden kararlar bu normlarla ilgilidir (2000:202-203).” (İÇÖZ, 343). Çevirmen aslında metin içerisinde bu tür bilgileri açıklamayı tercih edebilirdi fakat belki de metin içerisindeki tutarlılığı ve yazarın özelliklerini kaybettireceği düşüncesiyle dipnot olarak açıklamayı seçmiş olabilir.
Örnek 6
8) Lovecraft‘in bu Latince tümce kırıntısıyla demek istediği şey kestirilebilir: "Div", "divinum" ("kutsal") ya da "dives" ("görkemli") anlamına geliyor olmalı; ops, bereket ve zenginlik tanrıçası Ops olabilir, çünkü Magna Mater "Büyük Ana" anlamına gelir, ki bu, Kybele'nin sıfatlarından biridir. (ç.n.)

Örnek 7
13) Burada açıkça Edgar Allan Poe'nun "Metzengerstein", "Ligeia" ve "Usher'ların Çöküşü" adlı öykülerine gönderme yapılmaktadır. (ç.n.)

 Örnek 8
7) Barton L. St. Armand, 'The Roots ef Horror in the Fiction of H.P. Lovecraft, Dragon Press, 1977' adlı eserinde, Bram Stoker'ın 'Dracula'smdaki Abbey Carfax ile paralelliğine dikkati çeker. (ç.n.)

Örnek 9
1 5) Lovecraft'ın verdiği bu bölük pörçük sözcüklerin bazıları yine tahmin edilebilir: "P. Gatea ve L. Praec . . . vs" özel isim parçaları olmalıdır. "Temp", muhtemelen templum (tapmak); "dona", dona (armağan); "pontifı" pontijex (rahip) anlamıııa geliyor olmalı. Atys için aşağıdaki dipnota bakınız. (ç.n.)

Örnek 10
1 6) Catullus'un genellikle "Attis" şiiri olarak adlandırılan 63. şiirine gönderme yapılmaktadır. Bu şiir birinci tekil şahıs anlatımıyla, anası ve aşığı olan Kybele'ye tapınma ayinlerinin delirttiği Attis/A tys'in öyküsünü anlatmaktadır. (ç.n.)

Örnek 11
1 9) Piltdown insanı: 1912' de keşfedilen bu fosille Britanya'nın modern insanlığın beşiği olduğu ileri sürüldü. Bunun önceden hazırlanmış bir düzmece olduğu 40 yıl sonra kanıtlandı.

Örnek 12
24) Lovecraft, kedi başlı Mısır tanrıçası Bass'ı düşünmüş olmalı, ancak Bass'ın kanatları yoktur. Mısır tanrılarından sadece birkaçı kanadıdır. Bunlar arasında güneş tanrısı Re (veya Ra) (atmaca), gök tanrısı Horns (atmaca), savaş tanrısı Mentu (atmaca) ve Yukarı Mısır' da tapılan Nekhbet (akbaba) sayılabilir. ( ç.n)

Örnek 13
26) Dil, arkaik İngilizce' den ("Sblood thou stinkard . . . "), Orta İngilizce ‘ye ("wolde ye swynke . . . "), Latince'ye ("Magna Mater. . . "), Gal diline ("Dia ad aghaidh . . . ") ve ilkel homurtulara doğru değişmektedir. Amaçlanan şey, anlatıcının aniden evrim basamağının yönünü tersine döndürdüğünü göstermek olmalıdır. (ç.n.)

Öncelikle çevirmenin kullandığı dipnot türlerine bakıldığı zaman iki farklı dipnot türü olduğu gözlemlenmektedir. Birincisi çevirmenin dipnot verme gereği duyduğu kavramlar ile ilgili bilgiler. Bu bilgiler genel bilgiler olup herkes tarafından bilinen ya da doğruluğu sorgulanmayacak bilgiler. Örneğin, birinci örnekteki Birinci James ya da ikinci örnekteki Romanesk. Bunlar çevirmenin kendi fikirleri değil ve doğruluğu kişiden kişiye göre değişen şeyler değil. İkinci olarak çevirmenin kendi fikir ve düşüncelerini dipnot olarak kullanması. Bu tür dipnotlarda çevirmen kendi fikirlerini belirtiyor ve aslında yazar burada şunu demiş olabilir ya da bunu ifade etmeye çalışıyor gibi kendi fikirlerini dipnot yoluyla okuyuculara aktarıyor.  “According to Toury, translation is a text that occupies a position or fills a slot in the target culture, as well as a target-language representation of a pre-existing source-language text belonging to another culture (1995:56). He considers the choice between these two sources of constraints to be an initial norm. Basically it is the question of a translator deciding to conform to the norms of the source text and, by implication, of the source culture, or to those of the target culture.” (Jaskanen, 1999). Çevirmen tıpkı Toury’nin bahsettiği üzere erek kültürün normları yardımıyla metnini oluşturuyor ve dipnotlar ile okuyucusunun metin içerisindeki metinlerarası bağlantıları çözmelerini yani deşifre etmesini sağlıyor. Yine bunun sebebi çevirmenin erek okuyucusunun beklentilerini bilmesi ve dolayısıyla çeviri eylemine erek kutuplu olarak yaklaşmasından kaynaklanıyor. “Operational norms direct decisions made during the translating process with respect to specific levels. Operational norms affect the matrix of the text, the distribution of linguistic material, and actual verbal formulation. Matricial norms govern the existence of target language substitute material, its location in the text, and textual segmentation. Textual-linguistic norms govern the selection of target language material to replace source text material (Toury 1995: 58-59).” (Brownlie, s.9). Yine Brownlie’nin ifade ettiği üzere çevirmen erek metin üzerinde metinsel değişiklikler yaparak okuyucuya metni aktarıyor. Bu durumda bizim değişikliklerimiz dipnotlar oluyor.

Sonuç olarak, daha önce bu metnin İngilizcesini okuyan birisi olarak yıllar sonra tekrardan bir çevirmen gözüyle Türkçe ’sini eleştirmek amacıyla tekrar okudum. Hasan Fehmi Nemli sayesinde birçok ufak fakat okuyucuların açısından bakıldığı zaman bu eseri kendi kaynak dilinde okuyan okuyucuların hissettiği ve anladığı detayları kaçırmış olduğumu fark ettim. Elimizdeki metnin yazınsal bir metin olduğunu düşünürsek bu aslında çok önemli bir nokta. Bu tür metinlerde çeviri metni okuyan okuyucuların aslında kaynak metni okuyan okuyucuların alımladığı ve hissettiği şeyleri hissetmelerini sağlamak gerçekten önemli bir konu. Hasan Fehmi Nemlinin bu noktada başarılı bir çeviri öncesi ve çeviri süreci geçirdiğini ve ortaya muhteşem bir eser çıkardığını düşünüyorum. Her ne kadar zaman zaman kaynak kutup zaman zaman ise erek kutup arasında gidip gelse de bu çevirinin doğasında olan bir şey. Kendisinin bize kaynak metnin hissettirdiği duyguları aktarmaya çalışırken bir yandan da yazarın metin ve anlatım yapısına da sadık kalmaya çalıştığını görebiliyor ve aynı zamanda bunu başardığını görebiliyoruz.  Kendisinin bu çeviri süresince erek kitlesinin beklentilerini iyi ölçtüğünü ve çeviri sürecini bu yönde yöneterek ortaya başarılı bir çeviri çıkarttığını söylemek gerekir.

                                                            Kaynakça
·         Doğru, Gökhan. "Çevirmenin Görünürlük Arayışı Üzerine Bir Deneme." Academia.edu. Gökhan Doğru, Web. 14 May 2016.
·         İçöz, Nihan “1940 YILI: TÜRK KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA ÇEVİRİ İLE AÇILAN ÇIĞIR” http://dergipark.ulakbim.gov.tr/ Web. 15. May 2016.
·         Çeviribilimin Temel Kavram ve Kuramları, Mine Yazıcı
·         Çevirinin ABC’si, Şehnaz Tahir Gürçağlar
·         Jaskanen, Susanna. "On the inside Track to Loserville, USA : Strategies Used in Translating Humour in Two Finnish Versions of Reality Bites." Thesis. University of Helsinki, Faculty of Arts, Department of English., 1999. 3.Translation and Norms (n.d.): n. pag. Web. 05 May 2016. <http://ethesis.helsinki.fi/julkaisut/hum/engla/pg/jaskanen/ch3.html>.
·         Brownlie, Siobhan. "Intelligence Norms." SpringerReference (n.d.): n. pag. 9 Http://www.arts.kuleuven.be/. Web. 01 May 2016. <http://www.arts.kuleuven.be/cetra/papers/files/brownlie-1999.pdf>.
·         https://www.imge.com.tr/person.php?person_id=6544



[1] Cosmicism